20 Şubat 2010 Cumartesi

TEKEL MÜCADELESİNDE TEK EL OLAMAMAK!

Devrim asla gökten zembil ile inmez, kapitalist sorunlardan bıkan işçi sınıfının sorunları için mücadele etmesiyle başlıyan süreçdir. Bu süreç belirli bir döneme denk gelir, 2008 ve 2009 dünya çapındaki kapitalin ekonomi krizi, başbakanın teğet geçtiğini söylediği ülkede, işçi mücadelesiyle kendisini açıktan ortaya koydu. TEKEL mücadelesi aslında bir düğüm, bu düğümün kapitalistlerin boyununa mı yoksa solun ayağına mı takılacağı solun subjektif müdahalelerine bağlı.

Bu dönemde işçi sınıfının sol politikaya ilgisi artmıştır. Kitleler partilerin ne dediğini dinlemeye başlamıştır. Bir çok genç devrimci mevcut partileri yakından takip ediyor ve bunların dediklerini de sorguluyorlar. TEKEL işçilerinin tek bir fabrikadan değil, ülkenin değişik yerlerinden gelen işçilerin ortak mücadelesi olduğu için soldaki güçlerin bu işçilerle kontağa geçmesi daha rahat olmuştur. İşçi sınıfının mücadelesi ve sol ciddi bir döneme girdi.

İşçilerle beraber çadılarda kalan, onların yanıbaşından ayrılmayan, onların malzeme eksikliğini gidermek için malzeme toplayan, pratik iyi bir dayanışma gösteren bir sol var karşımızda. Bu solun olumlu tarafı. Gündemin sıcaklığı ile, solun yaptığı olumlu işler ciddi bir şekilde dikkat toplar iken, bu bazı yapılanmlara hareketlilk getirdi. Bu hareketlilik sonucunda bir çok hareket kendi partilerini veya örgütlerini ön plana geçirmek için tek başına eylem yapmayı doğru bulurken, kendi pratiklerine zıt bir şekilde işçi sınıfını birliğini savunmaya çalışıyorlar. Kendisinin işçi sınıfın bütünü olmadığını fark etmeden, işçi sınıfın şu durum içersinde geniş kesimlerini harekete geçirmek gerektğini görmeden, kendi kitlesini harekete geçirmeyi ve bunlarla kendini ön planda tutmayı yeterli görmektedir solun bir kısmı.

Sol ve Talepleri

Bu durumu biraz daha irdelemek için, 3 partinin TEKEL için yazılarını irdeleyerek devam edebiliriz. Somut taleplerden daha çok soyut olarak atılan sloganlara ve cözümlere bir göz atabiliriz:
TKP diyor ki:
'4 Şubat günü Genel Grev yapacağız. Tüm ülke “Genel Grev, Genel Direniş” sesleriyle yankılanacak.
Bu ülkede iki çeşit insan yaşıyor: Alnının teriyle yaşayan, kendi emeği ile ekmeğini kazananlar ve başkalarının sırtından yaşayanlar.
4 Şubat günü bu ülkeyi alnının teriyle var edenler grev yapacak. “Biz olmazsak, yatacak yeriniz yok” diyecek. “Tekel işçisinin davası benim davam” diyecek. Yalancıları, asalakları susturacak.
Sen de katıl. Sözümüzü herkese ulaştır.
Sözümüz işçi sözüdür. Sözümüz emekçi sözüdür. Sözümüz alınterinin sözüdür. ' (Genel Grev, Genel Direniş Bildirisi, http://www.tkp.org.tr/bildiriler/genel-grev-genel-direnis) 3 şubat günü yazılan bu bildiride işçinin Genel Grevin başarılı geçmesi için yapması gereken hiçbir adımdan bahsedilmiyor. İşçiyi hareketlendirmek için çoşkulu bire dile sarılış var ortada.

İki Şubat günü yazdığım makaleden bir alıntı:
''Genel Grev için TEKEL işçisi uzun süredir hazır bulunmaktadır. Bu Genel Grev ülke çapında yayılması durumudur. Üretimin ve hayatın durdurulması anlamına gelmektedir. Genel Grev eğer iyi hazırlanmasa, direnen TEKEL işçilerinin moral bozukluğuna uğramasına neden olabilir.O yüzden Genel Grev iyi hazırlanmalıdır. Nedir bu iyi hazırlama? Greve katılacak tüm işkollarının Genel Grev için harekete gecirilmesi gerekmektedir. Toplantılar ve iş kolunda grevlere gidilmelidir. Şu an ilan edilecek Genel Grev TEKEL işçisinin mücadelesinin sonucu olacagından büyük bir kazanımdır. Ama bu durum bile, Genel Grevin iyi hazırlanması anlamına otomatik olarak gelmiyebilir. TEKEL işçileri şu an Genel Grevin ana motoru halindeler, ama Genel Grevin İtfayicilerin, Sağlık emekcilerinin, Kent A.ş İşçilerinin vs. taleplerininde kapsayacak bir şekilde olması gereklidir. İşçi sınıfın birlikteliği ancak bu şekilde sağlanılabilir. Tek başlarına Genel Greve gidemeyecek olan işçilerde bu şekil mücadelelerinde önemli bir noktaya ulaşmış olacaklardır. Böylelikle İşçi sınıfının genel bir mücadelesine dönüşülmesi, hem de Genel Grevin daha etkili sağlanmış olunacaktır. Genel Greve gidecek işçi sınıfı topluca açlık grevine gidemez, ya da işçiler açlık grevinde kalacaklar, ya da Genel Grevin örgütlenmesine girişecekler, o yüzden toplu açlık grevi bir engeldir şu an.

Genel Grevin iyi geçmesinin bir diğer noktasıda, grevlerin olduğu işletmelerdeki grev komitelerinin grevin yürütülmesi konusunda söz hakkına sahip olması, grev komiteleri ayrıca bir il grev komitesinde toplanarak, grevin eksik yanların giderilmesi, savunulması ve süresi konusunda söz hakkına sahip olması. Yani devrimcilerin görevi, Genel Grevin yönetilmesinin işçilere, grev komitelerine devir edilmesi için mücadele etmektir. '' (TEKEL İşçisi ve Genel Grev
http://www.facebook.com/group.php?v=wall&ref=search&gid=230021128448#!/topic.php?uid=230021128448&topic=13206)

ÖDP diyor ki:
' TEKEL işçilerinini çağrısı, yıllardır baskı altında tutulan, susturulmaya çalışılan emekçi sınıfların kendi gelecekleri için mücadele etme çağrısıdır.

Günlerdir her tür zorluğa karşı koyarak direnen TEKEL işçileri yalnızca kendi haklarını değil tüm emekçilerin ve işçilerin, haklarını savunarak mücadele ediyorlar. O yüzden TEKEL işçileri kazanırsa, tüm emekçiler, işçiler, işsizler, yoksullar kazacaktır.

Gün, suskunluğa son vermenin, güvencesizliğe, geleceksizliğe, işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele etmenin, TEKEL işçilerinin onurlu direnişine sahip çıkmanın günüdür.

AKP, elindeki tüm imkanları kullanarak işçilere saldırıyor. Direnişin içine fitne fesat sokarak parçalamaya, yok etmeye çalışıyor. Aslında onlar hep yaptıklarını yapıyor; yoksulları birbirine düşman edip kendi zenginliklerinin sefasını sürmek istiyorlar. Şimdi bu saldırılara karşı sesimizi birleştirmenin, TEKEL işçilerinin mücadelesini büyütmenin zamanıdır. Çünkü emekçinin emekçiden başka dostu yoktur. Birbirimize sahip çıkmazsak hepimiz birer birer bu sömürü çarklarının içinde karanlık bir geleceğe doğru sürükleneceğiz.

Gördük ki işçiler kendi söz ve eylemleriyle geleceklerine ve haklarına sahip çıktıklarında yer yerinden oynuyor. Yeri yerinden oynatmanın bu sömürü düzenini yerin yedi kat dibine göndermenin zamanıdır.

Şimdi konuşma sırası bizimdir, AKP susacak, zenginler susacak, patronlar susacak, işçiler, emekçiler halk konuşacak. '' (Genel Başkanımız Alper Taş‘ın katılımıyla
BASIN AÇIKLAMASI ve YÜRÜYÜŞE ÇAĞRI http://www.odp.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=1760)

Nasıl büyütülecek mücadele? Mücadeleyi yükseltelim, mücadele edelim gibi sloganlarla hiçbir işçi mücadele etmez. İşçi mücadelesi somuttur ve somut yürütülmek zorunuluğundadır. İşçi mücadelesini yükseltelim sloganı, diğer hedefleri içinde kattığı zaman bir anlam kazanır. Bunu tek başına söylemek aslında hiçbir şey söyleyememinin belgesidir. Mücadele etmek için hiçbir işçi mücadele etmez, somut taleplerine ulaşmak için mücadele eder.

İşçilerin Sosyalist Partisi Diyor ki:
''Direnişçi işçilerin Genel grev şiarı, çarenin ne olduğunu en yalın biçimde ortaya koyuyor. Artık saldırı yalnızca tekel işçilerine değildir, işçi sınıfının bütününe ve tüm ezilenlere yöneliktir. Bu topyekun saldırıya karşı, topyekun bir mücadeleyle karşılık verilmeli, işçi sınıfının üretimden gelen gücü olan genel grev silahı derhal devreye sokulmalıdır. '' (Mustafa Kahya,Tekel İşçilerinin Direnişi, Ezilenlerin Mücadele Birliği için Yol Göstericidir,
http://www.sosyalistparti.org/index.php?option=com_content&view=article&id=666%3Atekel-cilerinin-direnii-ezilenlerin-muecadele-birlii-icin-yol-goestericidir&catid=50%3Ayorum-koeesi&Itemid=1)

İşçilerin Sosyalist Parti'si de Genel Grevin derhal devreye sokulmasını istiyor. Hangi hazırlıklar gerekli, hangi adımlar bu grevin daha iyi geçmesi için gereklidir noktasında hiçbir şey yok.


Aslında bu örgütlerin solun genel bakış açısını yansıtıyorlar. Yükseltilen taleplere dair somut adımların ne olması gerektiği hem göz ardı ediliyor, mücadelenin başından bu yana atılan 'Genel Grev, Genel Direniş' sloganı doğrudur. Şu da bir gerçekki 4 Şubat günü olan grev, ismi konulmasada Genel Grevdir. Genel Grev ismi konulsaydı, nitelik olarak o katılımın üstünde bir katılım olmayacaktı. Bu aynı zamanda işçiler arasında şu soruyu sordurmaktadır, Genel Grev dedik ve aslında oldu, bunun ötesi yok mu? Öyle ise hükümetin sunduğu fırsatları kaçırmayalım. Bu anlayışı doğuran solun eksik taktikleridir.

Sorun somut olarak Genel Greve gitme sorunu değildir, Fransa'da neredeyse gelenek haline gelmiş bir Genel Grev var. Genel Grev devrimci mücadele içersinde bir aşamadır. Bir sonraki aşama ve bir önceki aşamadan ayrıda değildir. Birbirine geçmiş haldelerdir. Ekonomik taleplerden, siyasal taleplere geçiş birbirinden ayrı bir süreç değildir. İşçi sınıfı ekonomik taleplerine ulaşabilmek için AKP karşıtı siyasal bir güçe dönüşmüş duruma gelmiştir. Biri bitice diğeri başlamıyor, biri varken, diğeri de içinde yeşermeye başlıyor. Devrimci görev, Genel Grevin hazırlanması sürecinde, işçilerin grevi yönetilmesi için tek güç haline gelmesi ve işçi sınıfın geniş katılımın sağlanması süreci ile birlikte düşünüldüğünde etkili olabilir. Yani Genel Grev başlı başına hiçbir zaman kurtarıcı olmadı. Nasıl hazırlandığı ve neler bıraktığı önemlidir. Devrimin örgütlenmesi budur, yoksa bu mücadelede kim daha çok ön plana çıkabilmiş konusu değil. Genel Grev sloganı atan örgütlerin, diğer konularda sessiz kalması ve harekete geçmememsi ise şans eseri değildir. Bunun ideolojik kökenleri vardır.

Bir çok sol siyasi hareket, pratik çalışmalarının içersinde işçi sınıfının uzağında durararak mücadele etti. Dağdaki ya da şehirdeki gerila birlikleri, ögrenci ya da kadın hareketi işçi sınıfının yerini alırken, birçoğu işçi sınıfını halk kavramına kurban vererek yoluna devam ettiler. İşçi sınıfının durağan olduğu dönemlerde sadece programdaki ufak ayrılık noktaları, mücadele içersinde devası uçurumlardır.İşçi sınıfının bu tür hareketlerini beklemeyen, hala onun dinamiklerini anlayamamış hareketlerin işçi sınıfın pratik mücadelerinde noksan kalması buradandır.

Türkiye'de bu tür işçi mücadelesinin şimdiye kadar seyrek yaşandığı bir gerçektir. Bir çok yapılanma enternasyonal fikriyatını taşımadığı ve pratiklerinde olmadığı gibi, işçi sınıfının TEKEL gibi mücadelerinden bihaber kalmışlardır. Enternasyonal olmama durumu, türkiye solunun somut bir tutumudur. Dünya Partisi olan Enternasyonal fikriyatına olan bu mesefe, aslında şimdi işçi sınıfına fatura olarak çıkmaktadır. Çünkü kendisine önderlik yapmak isteyen partilerin ezici çoğunluğu enternasyonal işçi hareketinin bir birleşeni değil ve bu tecrübelerden eksik. Bu tecrübe eksikliği karşımıza solun şaşkınlığı ve yetersizliği olarak çıkıyor. Arjantin de 2001 yılında işyerlerini işgal eden işçiler, o dönemki sloganlar, partilerin tutumları, işçi sınıfın tepkileri, Fransa'daki Genel Grevlerin hazırlanması, bu süreç içersinde yerelden tüm ülkeye yayılan bir örgütlenmenin tecrübesi, Yunanistan'daki ekonomik krize karşı ayaklanma aşamasında olan işçi sınıfın içinden çıkan tecrübelere sahip olup olmama, TEKEL mücadelesinde can alıcı bir noktadır.Burada anlatılan tecrübe, diğer ülkeler üzerine bir şeyleri bilme değil, bunu da aşan, o ülkedeki gelişmelerin bir parcası olarak yapılan tartışmalardan bir şeyler ögrenebilme şansına sahip olma. İdeolojik olarak işçi sınıfını kücümseyen yapılar, pratik olarakta enternasyonal sorumluğundan fellah fellah kaçmaktadırlar. İkisinin arasında diyalektik bir bağ bulunmaktadır.

Ortak komiteler yerine, sırf kendilerini gösterebilecekleri eylemleri seçmek

Tekel mücadelesinin başarıya giden yolunun mücadelenin geniş işçi kesimlerine yayılmasıdır. TEKEL işçisinin diğer işçilerle mücadele noktasında engel olmak isteyen hükümet, bu yalnızlığı TEKEL işçilerini bölerek pekinleştirmek istiyor. Bu çemberden kurtuluş, işçi sınıfının diğer kesimleri ile mücadele başlatabilmek. İşçi sınıfının önemli kesimlerini hiçbir parti tek başına harekete geçiremez. Bu ancak işçi sınıfının politik ve sendikal önderliklerinin yan yana gelmesi ile mümkündür. Bu yanyana gelme, tüm ülkeye yayılmış TEKEL dayanışma platformları ile mümkündür. Bunun çağrısı işçi sınıfı önünde yapılmalı ve platformlara katılmayanlar teşhir edilmeldir. İşçi sınıfı içinde olmak isteyen hiçbir kesim böyle bir gerekli çağrıya red cevabı verecek durumda değildir. Çünkü işçi sınıfı bu komite toplantıların içinde olacaktır ve beklentilerini dile getirecektir.

Buradaki hatalı sol sekter tutum üzerine biraz durmak gerekli. Böyle bir işçi sınıfını birleştirecek platform yerine, kendi kısıtlı imkanları çercevesinde kalarak ve kendi profilini de ortaya koyma imkanını sağlıyacağını düşündüğü tek başına çalışma yürütmeye çalışılmaktadır. Kendilerini işçi sınıfın tek partisi görme eğilimi ve sekterlik ile iç içedir burada. Bu sekterlik kırıldığı zaman, bir sonraki sekterlik noktasına ulaşıyoruz, o da kendisine yakın hissettiği gruplarla ortak çalışmalara gitmektir. TKP, EMEP, ÖDP, Halkevleri, genel olarak tek başlarına hareket ederken, ortak çalışma diye bize bu 4 yapılanmanın ortak eylemlerini sunmaktadır. Diğer yandan ise secime blok halinde giren güçleri kapsayan Demokrasi İçin Birlik Hareketi ortak çalışmak için ilk adımlarını atmıştır. Bunlar tek başlarına asla işçi sınıfını temsil etme haklarına sahip değillerdir. Sorun burada solun mevcut güç yapısıyla kendisini işçi sınıfın yegane temsilcisi zannetmesi durumudur. Sorun devrimci partinin kendisini isci sinifi yerine idame etmesi ve onun yerine kimin ona önderlik etmesi konusunda ona söz hakkını bırakmaması. İşçi sınıfı çeşitli katmanlardan ve politik görüşlü kesimlerden oluşur. İşçi sınıfının birlikteliği şu somut koşullarda, bu çeşitli katmanların biraraya gelmesiyle olur.

Burada yapılması gerekilen bu komitelerin en geniş tabana yayılması ve işi sınıfının talepleri için burada mücadele edilmesi. Bu mücadele işçi sınıfının içinde yapılabilceği için, mücadelenin gelişimine göre güç dengeleri çok cabuk değişebilir. İşçilerden genel naif neden bir olmuyorsunuz sorusu, aslında işçilerin kendisine destek veren grupları bir arada görme isteğidir. İşçi sınıfının geniş kesmi şu an devrimci partiler arasındaki farkı görebilmiş durumda degildir. İşçilerle haftalarca aynı çadırda kaldıkları bir devrimciye bir işçi, başka bir sol partinin üyelik formunu doldurduktan ona sonra gelip, ben size üye oldum diyebilmektedir.

Solun bir kesmi ortak çalışmanın koşulu olarak kendi programını aslında dayatmaktadırlar. Kendisine yakın gördüğü güçlerle en fazla pratikte çalışmaktadır. Örneğin CHP yi böyle bir mücadelede düşünmez bile, çünkü CHP işçi düşmanı bir bujuva partisidir. Kendisinin işçi sınıfı içersinde CHP yi teşhir propagandasıyla ters düşündüğüne inanır. İşçilerin olabildilğince CHP'den uzaklaşmasını ister, mümkünse kapısına bile uğramasınlar. İzmir'de en son çıkartılan belediye işçileri ve CHP nin özeleştirmeye verdiği desteklerden yola çıkarak, CHP ile aynı platform da olmayı kabul etmez. Kendisinin CHP yi aşmış olmasını, işçi sınıfı için de geçerli sayar ve onun yerine kendisi karar vermeye çalışır. İşçi sınıfı içersinde milyonlarca oyu olan bir partinin bu mücadele içersinde işçilerin talepleri ile direk karşı karşıya bırakılması konusunda geri durur. Zanneder ki, kendisi CHP yi görmezse, CHP işçilerin gözünde düşer. Geçen 50 gün içersinde CHP içersinde CHP nin bir güç kaybına uğradığını iddia etmek güç olur. Leninist anlayış olan programların ayrı tutulması ilkesini, politik ortak çalışma alanlarının ayrı tutulmasına dönüştürülmesi söz konusudur burada. CHP nin ideolojk olarak eleştirisinden yola çıkıp, onu red ederken, tabanndaki işçilerin CHP ye bir baskı aracı olduğunu unutuyorlar. Anarşistler ve ultra solcular devrimci olmayan kurumlarla çalışmayı bir ihanet, devrimi sekteye uğratmak olarak gördüklerini Lenin defalarca belirtmişti. Yeri geldiğinde burjuva güçleri ile ortak çalışılma zorunluğu vardır, bu devrimcilerin tercihi değil, kapitalist toplumun objektif gerçekliğidir. Anarşist ve ultra sol tutumları bolşevizmin kararlığı olarak kitlelere sunmanın hiçbir teorik ortak noktası yoktur.

Nasıl oluyorda işçilerin önemli bir kısmı devrimci olmayan güçlere oy vermekte ve onlardan beklentiler içersindedir? Bunun objektif olarak koşulları vardır. İşçinin geniş kesimlerinin bilinç olarak bu kesimlerden beklentileri olmasıdır. Örgütlü işçi sınıfı ve sendikalar içersinde de CHP önemli bir yer kaplamaktadır. CHP ile ortak çalışmak, onun suçlarına ortak olmak demek değildir. İşçi sınıfın pratik anlamda birlikteliğinin ilk adımı onu temsil eden ve TEKEL mücadelesine destek veren herkesin komitelerde buluşması gerektiğidir.

CHP ve BDP gibi TEKEL işçilerinin beklentileri olduğu partilere, TEKEL işçilerinin taleplerini somut olarak iletmek gerekli, ülke çapında malzeme kampanyaları başlatılması, meclisin gündeminin TEKEL ile işgal edilmesi, dayanışma komitelerinin yerel de ve ülke çapında bir birleşeni olması, imkanlarını işçilere sunması gerekmektedir. Bazı kesimler tarafından mücadele içersinde olması bile istenilmeyen CHP nin belediyelerinin Ankara'da sunmuş olduğu somut imkanları nasıl açıklayacaklar? CHP nin bu konuda tavır almasını, CHP içersinde işçi sınıfının baskı etkisini görmemektedirler. Onlar için CHP sadece bir işçi sınıfına ihanet içindeki partidir, bize göre ise, CHP işçi sınıfına ihanet içindeki, tabanında işçilerin onu desteklediği bir partidir.

Somut olarak TEKEL mücadelesinin CHP işçilerin hangi talebine cevap vermiş ki yıpransın? CHP yi mücadele eden işçi sınıfıyla yürümesine zorlamanın ik manası vardır. Birincisi işçi sınıfının talepleri konusunda yaptığı olumlu işlerin faydası işçi sınıfınadır. Ankara'daki belediyelerin imkanlarını sunması gibi. İşçi sınıfının talepleri ilerledikce, CHP bu talepleri gerçekleştirmekten uzaklaşır. Bu onun teşhir edilmesinin yoludur. İşçi sınıfına politik olarak reformist, milliyetci kesimler hakim olduğu sürece, devrimcilerin işçi sınıfının bunlarla hesaplaşmasını sağlamak için mücadele etmesi gerekmektedir. Bu partilerin işçi sınıfına ihanetleri göz önüne serilmeli ve bu konuda örgütsel bir titizlik izlenmelidir. Ama unutulmamadır ki, bu partileri defterden silmesi gereken işçi sınıfıdır.

Grev ya da İşçi komiteleri

Mücadeleyi yükseltelim, Genel Greve gidelim şiarlarının altını dolduramayan solun , grevin işçi komiteleri ya da grev komitelerine teslim edilmesi için herhangibi bir politik mücadele yoktur. Troçkist gelenekten gelen çeşitli yapıların dökümanlarında ratlayabilceğimiz bu düşünce, genede tam oturturalamış durumda. Örnegin fabrikalarda işçi komitelerinin kurulması için, işçi sınıfının geniş kesminin harekete geçirilmesi gerekli, onun için TEKEL işçileri ile dayanışma platformlarının en geniş şekilde kurulması gerekli. İşçiler içersinde bu düşüncenin yayılması için, bu konu üzerine tartışılabilir, toplantılar, tartışma paneleri düzenlenebilir. Fabrika komitelerinin kurulması spontane olarak bir noktada oluşan öfke patlamasıda olabilir, ama bunu anlamak ve genişletmek için işçi sınıfı içersinde ajitasyon ve propagandaya şimdiden başlamak gerekli.
İşçi komitelerin kurulması kendi içersinde şartlarının olgunlaşmasını gerektiren bir durumdur. TEKEL mücadelesinin dinamiği, Türkiye genelinde bir günlük greve dönüşebilmiştir, ama işçi komitelerine dönüşebilmesi için daha farklı adımlar da gereklidir. Ülkenin her tarafında ( ya da önemli işçi merkezlerinde ) TEKEL dayanışma komitelerinin kurulması gereklidir. Burada işçilerin mücadelelerini ortaklaştıran talepler yükseltebilmeli, diğer işçi kesimlerini harekete geçirmenin yollarını bulmalıyız.
Fabrika komitelerinin kurulması spontane olarak bir noktada oluşan öfke patlamasıda olabilir, ama bunu anlamak ve genişletmek için işçi sınıfı içersinde ajitasyon ve propagandaya şimdiden başlamak gerekli.

Harekete geçen işçi kesimlerinin, kendi grevlerini ve hareketlerini belirlemesi için onların grev komiteleri kurabilmesini de sağlamalıyız. Bu işe başlarken, sırf işçi komitelerinden bahsetmek olsun diye bahsetmek yerine, direk bunun altyapısı olabilecek adımları işçiler içersinde anlatmak gerekli. Bu adımda, geniş işçi kesimlerinin toplanması ve işçilerle grev komitelerini ( işçi komitelerini) tartışabilmektir. Devrimin hazırlanması durumu budur. İşçi sınıfının mücadelesinin dinamilerinin her gün yeni imkanlar çıkardığı bu günlerde, bu mücadelenin genişlemesi ve sağlamlaşması için bir bolşevik partiye ihtiyaçı daha net ortaya konulmuştur. Bütün bu olanaklar ancak doğru adımlar atılırsa mümkünleşir, sol olan gücünü kend, sekterliğinde ve politik öngörüsüzlüğünde boğarsa, mutlak bütün bu ihtimaller gerçekleşme ihtimalinden uzaklaşacaktır. Bolşevik partinin ve ideolojinin özeliği, kriz dönemlerinde işçi sınıfının mücadelesinde geçerli olmasıdır. Anarşist ya da reformist ulusalcılar gibi teslim bayrağını taşımazlar. Durağan zamanlar da değil, bu zamanlarda bir teorinin geçerliği daha rahat anlaşılır ve görülür.

TEKEL mücadelesi bolşevik partinin yokluğunu her adımda bize belli etmektedir. Sol TEKEL mücadelesinde daha bir çok şeyi ögrenebilir ama bu ögrenme bu mücadelenin gösterdiği gibi, iflas etmiş politik programların terki ve bolşevik partinin açmış olduğu yolda yürümeye hazır, enternasyonalin bir somut bir parcası olmayı kabul eden, işçi sınıfının mücadelesini, reformist, milliyetci partilere, sendika bürokratlarına karşı koruyabilecek, bolşevik partinin devrim teorisi olan sürekli devrim modelini savunarak bir politik gelişime dönüşmelidir. Genç ve zinde güçlerin önünde bu görev durmaktadır.

9 Şubat


Suphi Toprak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder