5 Mart 2010 Cuma

TEKEL DİRENİŞİ, İŞÇİ SINIFININ SORUNLARI VE SONRAKİ ADIM

"Komünistler, kendi görüşlerini ve amaçlarını gizlemeye tenezzül etmezler. Hedeflerine ancak tüm mevcut toplumsal koşulların zorla yıkılmasıyla ulaşılabileceğini açıkça ilân ediyorlar. Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla titresinler. Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok. Kazanacakları bir dünya var. BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ, BİRLEŞİNİZ! " Karl Marx’ın bu sözleri meşhurdur.

Tekel direnişinde işçi sınıfının dayanışmasına ve beraber verdikleri mücadeleye tanık olduk. Bu açıdan TEKEL direnişi işçi sınıfı açısından tarihi bir önem taşır. Bu direniş sırasında yurt içinde ve yurt dışında gelen olumlu tepkiler onların kararlılığını muhakkak arttırmıştır. Ama bu dönemde devrimci bir örgütün olmaması da direnişin belirli boyutlara gelmesine engel olmuştur. Devrimciler bu özeleştiriyi yapmak zorundadırlar. Tekel işçilerinin kararlılığı, onların sadece soyut sloganlarla ve TEKEL işileirnine yakılan kahramanlık destanlarıyla desteklenmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Bu süreçte yapılacak stratejik planların, oluşturulacak komitelerin bu direnişi daha da güçlü kılıp, daha büyük bir kitle desteği almasını sağlanılaabilirdi. Bütün ülkelerin işçilerini birleştirmesi gerekenler, Türkiye’deki işçi sınıfının birleştirilmesi yolunda gerekli adımları atmaktan çekinmiştir. Bu gibi stratejik yol haritalarıyla işçi sınıfına önderlik edebilecek bir devrimci örgütün olmaması bu direnişi sekteye uğratmıştır. Bu bir tarihi fırsattır ve artık çok geç olmadan belirli kararlar alınmalı ve uygulamaya koyulmalıdır.

Türkiye’de sadece Tekel işçileri değildir neo liberal politikaların hışmına uğrayan. Kent Aş ve TARİŞ işçileri de bu politikalar karşısında zor durumda kalmışlardır. Ayrıca Tersane, Maden işçileri gibi ölüm tehlikesini günlük yaşayan işçi kesmide mevcuttur. İşçi sınıfı içersinde bir çok mücadeleye hazır ya da tek başlarına mücadele etmeye çalışan kesimler var. İşçi sınıfının bir sonraki hamlesi, onlarla bağlantıya geçip, belirli kararlar almak olmalıdır. TEKEL mücadelesi artık işçilerin kapitalist düzene boyun eğmediğinin göstergesidir. Onlardan feyz alıp, direnişe geçenler her gün artıyor. Bu aslında işçi sınıfının ne kadar kısa sürede bilinçlendiğinin bir göstergesidir. Önceleri onları köle gibi kullananlar karşısında sessiz kalan işçiler, artık haklarını almaya koyulmuşlardır ve grevlerle kitleyi arkalarına alarak bir mücadele göstermişlerdir. TARİŞ işçileri de çadırlar kurarak, grev sürecini başlatma kararını aldı. Fabrika patronlarının egemenliğine boyun eğmemek için tek çıkar yolları budur. TEKEL işçilerinin mücadelesini gördükten sonra alınan bir devrimci umuttur bu tavır.



İşçi sınıfı hareketli zamanlar yaşıyor. Onların bu mücadelesine destek olmak her bireyin asıl sorumluluğudur. Ekmek davası, sömürüye başkaldırı onurlu bir mücadelenin temel konularıdır. Bunu ülke geneline yaymanın çeşitli yolları vardır. Grev komiteleri, dayanışma örgütleri kurulup, onların ne istediğini, neye karşı mücadele ettiğini geniş kitlelere açıklanabilir.

Peki işçi sınıfı ne istiyor ?

Bu zamana kadar kapitalist dünya sisteminde değişmeyen tek bir şey ; İşçi sınıfının üçretli köle olarak kullanılmasıdır. Onların fikirlerine, düşüncelerine, hayat felsefelerine, ailelerine, yaşamlarına önem vermeyen bu sistem, ancak onları biat kültürü ile yozlaştırıp, birer kukla haline getirmeye çalışmıştır. Değişik entrikalarla emeklerinin hakkı verilmeyip, onları çalıştırmaya devam ettirmişlerdir. Bu kapitalist düzen işçileri ‘insan’ olmaktan çıkarıp, kukla haline getiriyor. Avuçlarının içine işçi sınıfını alıp, onları boğmaya çalışıyorlar.

İşçi sınıfının çıkarı objektif olarak, bu kapitalist düzenin değişmesidir. Bilinçli ve örgütlü olan her işçi kapitalistlerin oyununu çözebilir ve buna karşı stratejik hamleler uygulayarak, onları devirebilir. İşçi sınıfının kaybedecek birşeyi olmaması onları daha da kararlı kılan etkendir. Kaybedecek birşeyi olmayan kişi yenilmez.

Devrimcilerin artık işçi sınıfına yüksekten bakıp, kendi küçük burjuva egolarını tatmin etme zamanı geçtiğinin farkına varmaları lazım. Onların bu mücadelesinde devrimcilerin rolü kilittir. İşçi sınıfının ideolojik olarak uzağında olan bu reformist, merkeziyetci, sendika kuyrukcusu, gerilacı örgütler, işçi sınıfının taban inisiyatifinin geliştirilmesi konusunda en ufak adım atmaktan uzak kalmak zorunda kalmışlardır. Devrimic politika, işçi mücadelesinin keskinleştiği, sistem içersinde krizlerin çıktığı noktada, tam da bu noktada aslında, uygulanabilirliği olması gereken politikadır. TEKEL mücadelesinde solun önemli bir kısmının işçi sınıfının mücadelesin de yer almasının mümkün olmadığı da görülmüştür.



Güzel günleri getirecek olan kilit gene de devrimcilerin elindedir. İşçi sınıfı kendisine destek veren kurumları bir arada tutup, bu mücadeleyi büyütmek ve organize olmak istiyor. Kurulacak olan komitelerle bu başarı sağlayabilir. Artık sömürüye dur demenin, işçilerin birleşmesi gerektiğinin bilinmesi lazım. Bu birlik devrimcilerin politasının önünü açabilecek eylemlerin çıkış noktası olacaktır. Bizim şiarımız ise ‘BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ, BİRLEŞİNİZ ‘ olmalıdır.

Rojhat Baran

5 Mart 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder