2 Mayıs 2010 Pazar

Sosyal Şoven TKP

TKP’nin yayın organı Komünist’in 260 sayısında ‘‘Günümüz koşullarında Talât Paşa'yı anlamak’’ Tevfik Cavdar’ imzalı makaleyi okuyanlar, TKP’nin Şovenizmini anlıyabilir. Ermeni halkına karşı yapılan jenositin T.C. tarafından inkar edildiği, Ermeni katliamın varlığını savunanlara karşı topluca linç denemelerin gerçekleştiği bir ortamda, Tevfik ÇAVDAR tek derdi, Talat Paşayı bizlere ‘‘doğru göstermek’’. Tevfik Cavdar yazısına bir soru ile başlıyor, ‘‘Talât Paşa'yı nasıl bilirsiniz? Bu sorunun en net cevabı Talât Paşa'da kim ne görmek istiyorsa onu gördüğüdür.’’ Ve Talat Paşaya karşı politikaların sorumlusuda hemen bulundu: ‘‘Talât Paşa ya da tehcir bunca yıl sonra niye bu kadar gündeme gelmektedir? Yanıt emperyalizmin politikalarında aranmalıdır.’’ TKP sosyal Şovenizmene hemen de bir kılıf bulmuştur. Ermeni sorunu, nasılsa unutulmuş gitmişti. Durup dururken başımıza bunu ancak Emperyalistler çıkartmış olabilirler. Ne de olsa Bu katliamı gündeme getirmek gibi bir devrimci görevi TKP kendinde görmemekte, bu konudaki devrimci girişimlerden rahatsız olmakta olduğunu ise ifade etmekten geri kalmayan bir şovenist partidir. Lenin ise şunu demektedir ‘‘ Üçüncü Enternasyonale katılmak isteyen her parti, sadece açık sosyal yurtseverlik değil, fakat sosyal pasifizmin sahtelik ve ikiyüzlüğünü de teşhir etmekle yükümlüdür.’’ ( Lenin, 3. Enternasyonale katılma Koşulları, 6. madde.)

Talat Paşayı bize tanıtmaya başlıyor şovenist TKP; ‘‘Bir kere Osmanlı İmparatorluğun'da sıradan bir vatandaş, posta memurluğundan nazırlığa, sonradan Sadrazamlığa yükselen mütevazılığı ile ün salmış bir devlet adamıdır. Osmanlı'nın ilk ve son sivil yaşamdan gelmiş başbakanıdır. Vezirlik rütbesini (Paşalık sanı oradan gelir) ancak 1917'de Sadrazam olduğu zaman alabildi; böylece İttihat ve Terakki'nin Reisi Umumisi Talât Bey, paşalığa terfi etti.’’ TKP, halkımızı bayat kemalist kitaplarla aydınlatmaya çalıştığı için, Milli Eğitim Bakanlığından kutlama alacağından şüphem yoktur. Epeyce de meziyetleri sayılmış burada. TKP tabi ki Talat Paşanın partisi olmakta övünebilir. Bizim böyle bir derdimiz yoktur.

TKP Talat Paşa konusunda bizi uyarıyor, diyor ki: ‘‘Talât Bey'i suçlayanlar tek olay olarak Ermeni tehcirini gündeme getirirler. Tehcir, Ermeni çetelerinin doğudaki (Rus) cephenin arkasında, sürekli olarak askerimizi taciz etmesi, Çarlık ordularına açık bir biçimde yardım etmesi nedeniyle alınmış bir karardır’’ TKP’de kendine göre haklı, Talat Paşanın meziyetlerini sıralamak varken, tuturmuşlar devrimciler Ermeni Katliamı diye. Burada ki bazı deyimlere iyice bakalım bir. Ermeni çeteleri, TKP’nin askerlerini taciz etmiştir. TKP kendisini Osmanlı devleti yerine koyup, askerlerini de bizim demeden utanmamaktadır. TKP’ye sormalı, Askerler onlarınsa, Askerlerin işgal ettikleri ve öldürdükleri kişilerin sorumluluğu da TKP’ye ait mi? TKP’ye parti amblemi olarak Osmanlı bayrağını ne zaman kullanmak istiyor? Ermeniler sanki durup dururken, Ruslarla ortak olup, TKP askerlerine (düne kadar Osmanlı askerleri olarak biliyorduk biz onları) saldırmış gibi bir yorum var burada. Ermeni halkına karşı gerçekleştirilen katliamlardan ya da Ermeni halkının kendi geleceğini tayin etme hakkından en ufak bir cümle bile yok. Pantürkizm ve jöntürklerin Osmanlı içersindeki rollerinden ve katliamdaki sorumluklarına değinmekten bilerek kaçınılmış.

TKP dur durak bilmeden şovenist tavır almaktan geri durmuyor ‘‘Zaten 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Amerikan, Fransız, İngiliz vb. emperyalist ülkeler doğu ve güneydoğu Anadolu misyoner kolejleri açarak Ermeni ayrılıkçı hareketini desteklemiş ve yükseltmişlerdi. İddia edilen ölümler, bu tehcir sırasında, göçen kafilelere saldıran Türk ve Kürt çeteleri tarafından meydana gelmiş. Ayrıca ağır yolculuk koşulları telefatın artmasına neden olmuştur. Tehcir kararı Talat Paşa'nın dahiliye nazırlığı sırasında alınmıştır. Bu kararı eleştirenler, Milli Mücadele sırasında Anadolu Rumlarının İonya adına, nasıl silahlanıp savaşa katıldığına tanık oldular. Nitekim Lozan Antlaşması gereğince yapılan ünlü mübadele olayının nedeni budur; bir yerde mübadele işlemi de bir çeşit tehcirdir. İlave etmeğe hacet yoktur. Tehcir nedeniyle kırılan Ermeniler bilinçli bir soykırım isteğiyle kırılmamışlardır. Savaş gereği alınan bir tedbirdir bu. Osmanlıların Rumeli'den çekiliş süresince, özellikle Balkan Savaşı sırasında yüz binlerce insanın İstanbul'a, Anadolu'ya kaçarken kırılması gibi...’’ Osmanlının bir halklar hapishanesi olduğundan tek bir noktada bile değinilmemiş. Rumların, Ermenilerin, daha önce balkan halklarının ve Arapların isyanlarını tek bir Emperyalizme bağlamak siyasi aptalıktır. Osmanlı da azınlıkların durumuna bir bakalım; “örneğin, ibadetlerini Müslümanları rahatsız etmeyecek şekilde yapmak zorundaydılar. … çan çalmaları, yeni kilise yapmaları yasaktı. Kilise tamiri için ise devletten izin almak zorundaydılar. Ayrıca ata binmeleri, silah taşımaları, bir Müslümanla karşılaştıkları zaman kaldırımda yürümeleri yasaktı. Elbiselerinin ve ayakkabılarının rengi, kumaşlarının kalitesi değişik olmak zorundaydı. … 16. yüzyılda bir fermanla, yakalı kaftan, kıymetli kumaştan özellikle ipekli elbise, ince tülbent, kürk ve sarık taşımaları yasaklanmıştı. Ayrıca … hangi renk elbise giyecekleri de bildiriliyordu. Örneğin, Ermenilerin şapka ve ayakkabıları kırmızı, Rumların siyah, Yahudilerin mavi idi. Evlerini de değişik renge boyamak zorundaydılar. Hamamlarda takunya giymeleri yasaktı, peştamallarına çıngırak takmaları gerekiyordu. … Müslümanların evlerinden daha yüksek ev yapmaları yasaktı. … Evlerin, Müslüman mahallelere bakan taraflarına pencere yapmaları da yasaktı. … tüm bu yasaklara uymayanlar para ve hapis cezasına, hatta sert bir padişaha denk gelirlerse ölüm cezasına dahi çarptırılırlardı.” (Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu, s.55-6) TKP Osmanlının bir halklar hapisanesi olduğunu red etmekte. İsyan eden halkların kandırılmış olduğunu iddaa etmektedir. Kurulan Kürt Hamidiye Alaylarının, Ermeni halkına yönelik çete saldırılarının, çöllerde yokedilmesinin sorumlusunun Osmanlının Politikası olduğu ima bile edilmiyor yazıda. Talat Paşa’nın iyi bir örgütcü ve başarılı bir siyaset adamı olduğundan bahsetmekten vazgeçmiyor. Yazarın Talat Paşanın yakın akrabası olması ihtimalini de göz önünde alarak, TKP’nin Talat Paşaya bu ilgisi, açıkca milliyetci, şovenist tutumunun özetidir.

Yazıda ilginç bir noktada şu: Emperyalistler Ermenilere destek vererek çökertmek için elinden geleni yaparken ( Yukarıda da gördümüz gibi) , diger tarafdan da Osmanlıyı güçlendiriyormuş. ‘‘Bu yasa ile günümüzün il genel ve özel idareleri kurulmuştur. Gerçi bu yasa bir anlamda "Düveli Muazzama" denilen emperyalist ülkelerin baskısı üzerine yaşama geçirilmişse de, gene de Türkiye'nin demokratik gelişmesi yönünden önemli bir adımdır.’’

Kendilerini Sosyalizme yamamaya çalışmaları yetmezmiş gibi bir de Talat Paşaya ilaki bir yerden, Sosyalizme ilaki bağlayacaklar. ‘‘Talât Paşa, Sovyet Devrimi'ni sevinçle karşılamış, Brest-Litovsk Barış Antlaşması'yla doğu sınırlarımızı 1878 öncesine getirmiş; Kars, Ardahan ve Ağrı yeniden sınırlarımız içersinde kalmıştır.’’ Alman Kayzeride Sovyet devrimine ilk başta sevinmişti. TKP Alman Kayzeri hakkında ne düşünüyor?

Ermeni katliamının siyasi sorumlusu, Osmanlıdır. Emperyalizmin toprak paylaşımı esnasında, Osmanlının bir halklar hapishanesi olduğunu göz önüne alarak politika yapmasında emperyalist politika açısından bir cıkmaz teşkil etmemektedir. Emperyalizmin buradaki çatışmaları körüklediği bir gerçekse, bu körüklenmeye neden olan sebebler de birer gerçekcilik teşkil etmektedir. Sorun, ulusların bir arada yaşabilecekleri bir siyasi birliğin kurulmamasıdır. T.C.’de bir halklar hapishanesidir. Bu durum böyle olduğu sürece, isyanlar hep olacaktır. Cözüm halkların kardeşliğinden geçer, bu kardeşlik halkların haklarını tanımaktan geçer. TKP bu sorunların cözümünü Ermeni jenozidini inkar ederek ve ulusların kendi gelecegini tayin hakkından (UKKTH) vazgeçmede arıyor. Marksist İnisiyatif ise, jenozidin tanınması ve mağdurlarının haklarının iade edilmesini ve ukgth’nın tanınması için mücadele veriyor.

‘‘Komünistler, ayrıca, vatan ve miliyeti kaldırmayı istemekle şuçlanıyorlar. Onlardan sahip olmadıkları bir şeyi alamayız.’’( Marks. Engels) TKP ise kendi çizgisini yurtsever solda belirlemiştir. Bu politik çizgi, ancak belirli bir kitleye cazip gelir. Bu kitlenin parti içindeki temsilcileri bu tabana oynamak için eline geçen fırsatları kullanır. Onun içindir ki, Tevfik Cavdar’ın yazısı parti çizgisinin tutarlı bir devamıdır. TKP ile beraber bir cok ulusal sol güç Kemalizmin kuyrukçuluğundan prim yapmaya çalışıyor. Bu girişimler ancak Kemalizmi güçlendirmekten başka bir şey değildir. Devrimci marksistlerin görevi şovenizmin her türlüsüne karşı mücadele etmektir.


Suphi Toprak


Not : Bu makale, belli bir süre önce yazılmış olup, son çıkan olaylar neticesinde TKP’nin nasıl bir zihniyet taşıdığını yeniden gündeme getirmek açısından, bu blogda yayınlanma kararı alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder